79 yazı staja çıkacağız. Hepimiz 17/18 li yaşlarda genç ve maceraya aç delikanlılarız. Herkes bir tanıdık torpili ile çoğunluğu Deniz Nakliyatta bir kısmı da o dönemin armatörleri olan Koçtuğ/Geden line/sönmez/hayri baran/sohtorik/cerrahgil gibi armatörlerde torpille stajlarını ayarladı ben ve benim gibi 4 arkadaşımada kimsenin gitmek istemediği Basra körfezi Kharg Island a sefer yapan Rauf Bey tankeri kaldı. Liman, ülke görmedik belki ancak denizle ilk tanışmamızda Suveyş kanalını deneyimlemiş olmak da bizim için büyük bir artı oldu.Makina kadrosunu şu an anımsayamıyorum ama Suvari Göbek İlhan, meydancı 2.inci kpt Sarhoş Seco, 2.kpt Fethi Yağız 77 - 3.kpt Eriş Aydın 78. - 4.Kpt da yeni mezun Şekil abimiz Ergun Altınkut 79 idi. Staja her ne kadar morali bozuk başlamış olsak da edinimlerimiz açısından ve her biri birbirinden kaliteli abilerimizden öğrendiklerimizle harika bir staj deneyimi yaşadık.
Yıl 80 olunca bir yıl önceki gibi yine torpili olanlar nakliyatın continant ve amerika gemilerini kaptılar, bize gemi kalmadı. Eniştemin bir arkadaşı "benim bir dostum var, git onunla bir görüş" diye adresi elime verip birine yönlendirdi. Yeniköy de küçük bir home ofis tarzı bir yere gittim.görüşeceğim kişiyi buldum "ben gemide 2/3 aylık bir staj yapmak istiyorum dedim" , o anda yan odadan kısacık gri saçları, güneşten bronzlaşmış teni ile spor giyimli ama bir o kadar şık , fit atletik yapılı biri çıkıverdi. "Gel bakalım" sen diyerek beni yan odaya aldı. Daha önce staja çıkıp çıkmadığımı, seyir vardiyası tutup tutmadığımı, ingilizcemin olup olmadığını filan sordu., Darüşşafakalı olmanın verdiği avantajı ana diline yakın konuştuğum ingilizce ile ilk orada almıştım. Ayaküstü devam eden kısa bir mülakattan sonra ben "Yüksel Akçam, ihtiyar derler bana ama halt ederler 4 güne kalmaz sefere çıkıyorum sende benimle geleceksin. Konuş içerdekilerle herşeyini hazırla gemi izmit körfezinde demirde 3 gün içinde gemide ol" dedi.3 gün nasıl geçti heyecandan bilemedim. İzmite vardığımda bizden bir stajyerin daha olduğunu öğrendim. Alaattin Kurt işlt 83. (Allah selamet versin sevdiğim değer verdiğim bir kardeşim, arkadaşım) . Motora bindim gemiye gidiyorum ilk hüsranı bordaya yaklaşırken yaşadım. Rauf Bey tankeri nden sonra bana onun filikası gibi gözüken çift kasaralı, kasaralar arası kedi köprülü küçük bir tanker. MT Sivas, o zamanlar yakıt işi yapan sonradan Anap il başkanlığı da yapan ve yine sonradan Conrad otelin sahibi olacak olan Erdal Aksoy'un Deniz Nakliyatın çürüğe çıkardığı için aldığı Sivas Tankeri.
Gemiye çıktık gemide Süvari İhtiyar Yüksel gv57, Çarkçıbaşı Cemal Kolçak Mk49 ben ve Alaattin dışında kimse mektepli değil. Güverte de bir Süvari bir de 3.Kpt var astsubay emeklisi 70 li yaşlarda Hulusi Kentmen e benzeyen bir ihtiyar, bir de biz başka zabit yok. Makinada çarkçıbaşı dışında herkes alaylı. Bizim kamaralar baş kasarada, makinacılarınki kıç kasarada. Bana düşen kamara salon salomanje armatör kamarası ama gel görki gemi 45 yapımı her yer saç, ahşap görmen mümkün değil. Yuvarlak küçük lumbuzların hemen dışında tankların hava firar manikaları. Lumbuzu açsan bütün buharlaşan yakıt kokusu kamara nın içinde. Yemek salonu kıç kasarada. Normal şartlarda sorun değil ama kötü hava şartlarında kedi köprüsünden ıslanmadan geçemiyorsun. Köprü üstünde makina ile iletişim borularla. Üflüyorsun aşağıda düdük çalıyor. Duyan kulağını dayıyor, yukarıdan bağırıp boru iletişimi kuruyorsun.. Otopilot yok seyir de dümen hep elde dümenin çapı 1 metre var yok.. Bir tane radar var onun da range 24 mil ve canı isterse çalışıyor istemezse çalışmıyor. Kadro toplandı çıkış kontrolleri yapıldı vira bismillah aldık demiri yol verdik gideceğimiz yer Almanya Emden iç limanda bir yakıt terminali. Tüpraş a 120 oktan jet benzini yükleyeceğiz. 8/12 leri beybaba, 12/4 leri Alaattin ile ben 4/8 leri de astsubay tutuyor. Geminin yolu 8 knot emekliye emekliye gidiyoruz. Marmara bitti Çanakkale boğaz seyri derken Mehmetcik selamlandı egedeyiz. Modern Rauf bey den sonra gerçekten sandala binmiş gibi hissediyordum kendimi. İlk heyecanı ege de yaşadık, öğle suları dümen elde giderken birden kendi kendine sancak alabanda bastı, haldır haldır dönmeye başladık. Hemen boruyu üfle, makinaya dümen alabandada kilitlendi diye haber ver, makinacılar müdahale etsin derken geçen sürede biz bir daire çiziyorduk.
Dar kanallar yada boğaz geçişinde yaşasak aynı olayı 9 oturak çıkacağız karaya. Daha sonra 3/4 günde bir aynı arızayı yapar hale geldi dümen. O sebeple her an alesta vaziyette idik. Mataban geçildiğinde Beybabanın bize güveni oturdu Alaattini 8/12 ye çekti kendisi açığa çıktı. Ancak 24 saat alesta vaziyette elini üstümüzden eksik etmiyor lumbuz vardiyası tutuyor o ayrı. Şansımıza mevsim yaz havalar güzel denizler mutedil Agusta Alger Cabo de Gata derken Gibraltardan çıkıldı, İber yarımadasının altını geçtik kuzeye yönelip biscay körfezine girdik. Aralarda dümen alabanda da kilitlense de yavaş ama keyifli gidiyoruz. Günün en güzel saatleri süvari ile yemekte olduğumuz saatler. Her yemek zamanı bir hikaye, yolcu gemileri geçmişi olduğu için hikaye bol, yakışıklı çapkın ve de yolcu gemisi olunca çoğunlukla da bel altı hikayeler. Anlatım yeteneği ile hikayelerin tadı birleştiğinde dinlemeye doyum olmuyor. Ushant La jument deniz fenerinden sonra trafik seperasyonları ile ingiltere kanalına girip devam edeceğiz. Radar nanemolla oldugu icin astsubayın açmasına izin vermiyordu beybaba, haksız da sayılmazdı zira pek de yatkın değildi elektronik cihazlara. Ben vardiyayı 04 de teslim ederken La jument sancak omuzluktan bordaya doğru iniyordu 1.5/2 saate kadar giriyoruz trafik seperasyonuna diye mevkiyi haritada koydum gösterdim ancak ne mümkün astsubay es geçmiş daha gelmedik diye 4 saat boyunca rotada kalarak trafik sperasyonlarını keserek kuzeye devam etmiş. Sabah Alaattin çıkınca uyanıyor tabi hemen beybaya haber veriyorlar derken hepimiz köprüüstüne. En gerekli zamanda radar da yan çiziyor mu. Mevki tayini yapamıyoruz. Paraketa hesabına göre nerede ise pruvada ingiltere sahilleri görüldü görülecek. Tam sahil silueti kafada belirmeye başladı Radar da "ben çalışacağım artık" dedi mevkii koyduk rotayı tashi ettik bir daha inen trafiği keserek rotaya girmeye çalıştık.
Oysa şimdi lerde ne kolay değil mi her an ve her saniye nokta gibi yerini biliyorsun. O zamanlar yakında kara varsa radar menzilinde ise radar la. veya kesişen kerterizlerle. Okyanus geçişlerinde parakete ile gemiyi yürütüp gün doğumu ve batımında güzel hava bulacağımda net ufuk olacak rasat yapıp mevki koyacam diye uğraşırdık ellerimizden sekstant düşmezdi. Loran C ve RDF dışında yardımcı hiçbirşey yoktu. Onlardan da yine Amerika sahillerine yaklaştıkça faydalanabiliyor duk. İletişim yok gibi idi, fax hiç yoktu. Telsizin saatlerce radyoyu takip ederek aldığı verileri haritaya taşır sinoptik harita çıkarırdık.Teknoloji geliştikçe kolaylıklar arttı. Gemilerle iletişim kolaylaştı. Hava raporları faxla gelmeye başladı, günümüzde ise internetten anında aç haritayı önünde. Basınç merkezleri rüzgarlar hepsi detaylı oh ne rahat.
.
Neyse hikayemize dönelim, ingiltere kanalına girdik ve beybabanın çoğu zamanını köprü üstünde geçirmesi ile.(tide lar ve dover in yoğun trafiği sebebi ile çoğunlukla köprüde idi) nihayetinde Emden e vardık. Yanaştık.Bize 1 hafta yük vermediler. Gemiyi emniyetli bulmadılar. Oradaki yerel dergilere Türkler bu gemi ile nasıl geldi diye konu olduk.. Türkiye den Tüpraştan gelenler oldu, artık ne yapıldı nasıl yapıldı bilmiyorum ama sonrasında yükledik. Orada kaldığımız bir hafta boyunca büyük keyif yaşadık. Günümüzde nasıl bilmiyorum ama o zaman küçük bir üniversite kasabası idi. Gençleri kızları çoktu, biz de o bir hafta boyunca bunun semeresini yedik yemedik desem yalan olur. Ha bizim yerimize Mehmet Çoban abimiz olsa idi bizim on katımızı yaşardı ona da eminim. Hikayenin henüz yarısına geldik asıl can alıcı kısmı Derince ye geri dönüş yolculuğu ama çok uzadı kesin kafanızda şişmiştir, muhtemel bir sürü de yazım yanlışı yapmış olabilirim mazur görün şimdilik bu kadar eğer talep olursa arkası gelecek diyerek çekileyim kenara.(Adı çok geçti meslek hayatımda ihtiyar Yüksel le çok çalıştım. Çok zor bir insandı herkesle kolay anlaşamazdı ama biz baba oğul gibi idik ve ondan çok şey öğrendim. Özel bir insandı. Allah gani gani rahmet eylesin)
Misafir
19 Kas 2024
Şu kişiye cevap veriliyor:
Ben Yüksel Akçam’ın oğluyum. Adım Deniz abimin adı Poyraz sormayın niye bu isimler diye:)) Abim ve ben ABD yaşıyoruz. Anılarınız ve babamı andığınız için size çok teşekkür ederim .
Uygun Beyazo GV82
79 yazı staja çıkacağız. Hepimiz 17/18 li yaşlarda genç ve maceraya aç delikanlılarız. Herkes bir tanıdık torpili ile çoğunluğu Deniz Nakliyatta bir kısmı da o dönemin armatörleri olan Koçtuğ/Geden line/sönmez/hayri baran/sohtorik/cerrahgil gibi armatörlerde torpille stajlarını ayarladı ben ve benim gibi 4 arkadaşımada kimsenin gitmek istemediği Basra körfezi Kharg Island a sefer yapan Rauf Bey tankeri kaldı. Liman, ülke görmedik belki ancak denizle ilk tanışmamızda Suveyş kanalını deneyimlemiş olmak da bizim için büyük bir artı oldu.Makina kadrosunu şu an anımsayamıyorum ama Suvari Göbek İlhan, meydancı 2.inci kpt Sarhoş Seco, 2.kpt Fethi Yağız 77 - 3.kpt Eriş Aydın 78. - 4.Kpt da yeni mezun Şekil abimiz Ergun Altınkut 79 idi. Staja her ne kadar morali bozuk başlamış olsak da edinimlerimiz açısından ve her biri birbirinden kaliteli abilerimizden öğrendiklerimizle harika bir staj deneyimi yaşadık.
Yıl 80 olunca bir yıl önceki gibi yine torpili olanlar nakliyatın continant ve amerika gemilerini kaptılar, bize gemi kalmadı. Eniştemin bir arkadaşı "benim bir dostum var, git onunla bir görüş" diye adresi elime verip birine yönlendirdi. Yeniköy de küçük bir home ofis tarzı bir yere gittim.görüşeceğim kişiyi buldum "ben gemide 2/3 aylık bir staj yapmak istiyorum dedim" , o anda yan odadan kısacık gri saçları, güneşten bronzlaşmış teni ile spor giyimli ama bir o kadar şık , fit atletik yapılı biri çıkıverdi. "Gel bakalım" sen diyerek beni yan odaya aldı. Daha önce staja çıkıp çıkmadığımı, seyir vardiyası tutup tutmadığımı, ingilizcemin olup olmadığını filan sordu., Darüşşafakalı olmanın verdiği avantajı ana diline yakın konuştuğum ingilizce ile ilk orada almıştım. Ayaküstü devam eden kısa bir mülakattan sonra ben "Yüksel Akçam, ihtiyar derler bana ama halt ederler 4 güne kalmaz sefere çıkıyorum sende benimle geleceksin. Konuş içerdekilerle herşeyini hazırla gemi izmit körfezinde demirde 3 gün içinde gemide ol" dedi.3 gün nasıl geçti heyecandan bilemedim. İzmite vardığımda bizden bir stajyerin daha olduğunu öğrendim. Alaattin Kurt işlt 83. (Allah selamet versin sevdiğim değer verdiğim bir kardeşim, arkadaşım) . Motora bindim gemiye gidiyorum ilk hüsranı bordaya yaklaşırken yaşadım. Rauf Bey tankeri nden sonra bana onun filikası gibi gözüken çift kasaralı, kasaralar arası kedi köprülü küçük bir tanker. MT Sivas, o zamanlar yakıt işi yapan sonradan Anap il başkanlığı da yapan ve yine sonradan Conrad otelin sahibi olacak olan Erdal Aksoy'un Deniz Nakliyatın çürüğe çıkardığı için aldığı Sivas Tankeri.
Gemiye çıktık gemide Süvari İhtiyar Yüksel gv57, Çarkçıbaşı Cemal Kolçak Mk49 ben ve Alaattin dışında kimse mektepli değil. Güverte de bir Süvari bir de 3.Kpt var astsubay emeklisi 70 li yaşlarda Hulusi Kentmen e benzeyen bir ihtiyar, bir de biz başka zabit yok. Makinada çarkçıbaşı dışında herkes alaylı. Bizim kamaralar baş kasarada, makinacılarınki kıç kasarada. Bana düşen kamara salon salomanje armatör kamarası ama gel görki gemi 45 yapımı her yer saç, ahşap görmen mümkün değil. Yuvarlak küçük lumbuzların hemen dışında tankların hava firar manikaları. Lumbuzu açsan bütün buharlaşan yakıt kokusu kamara nın içinde. Yemek salonu kıç kasarada. Normal şartlarda sorun değil ama kötü hava şartlarında kedi köprüsünden ıslanmadan geçemiyorsun. Köprü üstünde makina ile iletişim borularla. Üflüyorsun aşağıda düdük çalıyor. Duyan kulağını dayıyor, yukarıdan bağırıp boru iletişimi kuruyorsun.. Otopilot yok seyir de dümen hep elde dümenin çapı 1 metre var yok.. Bir tane radar var onun da range 24 mil ve canı isterse çalışıyor istemezse çalışmıyor. Kadro toplandı çıkış kontrolleri yapıldı vira bismillah aldık demiri yol verdik gideceğimiz yer Almanya Emden iç limanda bir yakıt terminali. Tüpraş a 120 oktan jet benzini yükleyeceğiz. 8/12 leri beybaba, 12/4 leri Alaattin ile ben 4/8 leri de astsubay tutuyor. Geminin yolu 8 knot emekliye emekliye gidiyoruz. Marmara bitti Çanakkale boğaz seyri derken Mehmetcik selamlandı egedeyiz. Modern Rauf bey den sonra gerçekten sandala binmiş gibi hissediyordum kendimi. İlk heyecanı ege de yaşadık, öğle suları dümen elde giderken birden kendi kendine sancak alabanda bastı, haldır haldır dönmeye başladık. Hemen boruyu üfle, makinaya dümen alabandada kilitlendi diye haber ver, makinacılar müdahale etsin derken geçen sürede biz bir daire çiziyorduk.
Dar kanallar yada boğaz geçişinde yaşasak aynı olayı 9 oturak çıkacağız karaya. Daha sonra 3/4 günde bir aynı arızayı yapar hale geldi dümen. O sebeple her an alesta vaziyette idik. Mataban geçildiğinde Beybabanın bize güveni oturdu Alaattini 8/12 ye çekti kendisi açığa çıktı. Ancak 24 saat alesta vaziyette elini üstümüzden eksik etmiyor lumbuz vardiyası tutuyor o ayrı. Şansımıza mevsim yaz havalar güzel denizler mutedil Agusta Alger Cabo de Gata derken Gibraltardan çıkıldı, İber yarımadasının altını geçtik kuzeye yönelip biscay körfezine girdik. Aralarda dümen alabanda da kilitlense de yavaş ama keyifli gidiyoruz. Günün en güzel saatleri süvari ile yemekte olduğumuz saatler. Her yemek zamanı bir hikaye, yolcu gemileri geçmişi olduğu için hikaye bol, yakışıklı çapkın ve de yolcu gemisi olunca çoğunlukla da bel altı hikayeler. Anlatım yeteneği ile hikayelerin tadı birleştiğinde dinlemeye doyum olmuyor. Ushant La jument deniz fenerinden sonra trafik seperasyonları ile ingiltere kanalına girip devam edeceğiz. Radar nanemolla oldugu icin astsubayın açmasına izin vermiyordu beybaba, haksız da sayılmazdı zira pek de yatkın değildi elektronik cihazlara. Ben vardiyayı 04 de teslim ederken La jument sancak omuzluktan bordaya doğru iniyordu 1.5/2 saate kadar giriyoruz trafik seperasyonuna diye mevkiyi haritada koydum gösterdim ancak ne mümkün astsubay es geçmiş daha gelmedik diye 4 saat boyunca rotada kalarak trafik sperasyonlarını keserek kuzeye devam etmiş. Sabah Alaattin çıkınca uyanıyor tabi hemen beybaya haber veriyorlar derken hepimiz köprüüstüne. En gerekli zamanda radar da yan çiziyor mu. Mevki tayini yapamıyoruz. Paraketa hesabına göre nerede ise pruvada ingiltere sahilleri görüldü görülecek. Tam sahil silueti kafada belirmeye başladı Radar da "ben çalışacağım artık" dedi mevkii koyduk rotayı tashi ettik bir daha inen trafiği keserek rotaya girmeye çalıştık.
Oysa şimdi lerde ne kolay değil mi her an ve her saniye nokta gibi yerini biliyorsun. O zamanlar yakında kara varsa radar menzilinde ise radar la. veya kesişen kerterizlerle. Okyanus geçişlerinde parakete ile gemiyi yürütüp gün doğumu ve batımında güzel hava bulacağımda net ufuk olacak rasat yapıp mevki koyacam diye uğraşırdık ellerimizden sekstant düşmezdi. Loran C ve RDF dışında yardımcı hiçbirşey yoktu. Onlardan da yine Amerika sahillerine yaklaştıkça faydalanabiliyor duk. İletişim yok gibi idi, fax hiç yoktu. Telsizin saatlerce radyoyu takip ederek aldığı verileri haritaya taşır sinoptik harita çıkarırdık.Teknoloji geliştikçe kolaylıklar arttı. Gemilerle iletişim kolaylaştı. Hava raporları faxla gelmeye başladı, günümüzde ise internetten anında aç haritayı önünde. Basınç merkezleri rüzgarlar hepsi detaylı oh ne rahat.
.
Neyse hikayemize dönelim, ingiltere kanalına girdik ve beybabanın çoğu zamanını köprü üstünde geçirmesi ile.(tide lar ve dover in yoğun trafiği sebebi ile çoğunlukla köprüde idi) nihayetinde Emden e vardık. Yanaştık.Bize 1 hafta yük vermediler. Gemiyi emniyetli bulmadılar. Oradaki yerel dergilere Türkler bu gemi ile nasıl geldi diye konu olduk.. Türkiye den Tüpraştan gelenler oldu, artık ne yapıldı nasıl yapıldı bilmiyorum ama sonrasında yükledik. Orada kaldığımız bir hafta boyunca büyük keyif yaşadık. Günümüzde nasıl bilmiyorum ama o zaman küçük bir üniversite kasabası idi. Gençleri kızları çoktu, biz de o bir hafta boyunca bunun semeresini yedik yemedik desem yalan olur. Ha bizim yerimize Mehmet Çoban abimiz olsa idi bizim on katımızı yaşardı ona da eminim. Hikayenin henüz yarısına geldik asıl can alıcı kısmı Derince ye geri dönüş yolculuğu ama çok uzadı kesin kafanızda şişmiştir, muhtemel bir sürü de yazım yanlışı yapmış olabilirim mazur görün şimdilik bu kadar eğer talep olursa arkası gelecek diyerek çekileyim kenara.(Adı çok geçti meslek hayatımda ihtiyar Yüksel le çok çalıştım. Çok zor bir insandı herkesle kolay anlaşamazdı ama biz baba oğul gibi idik ve ondan çok şey öğrendim. Özel bir insandı. Allah gani gani rahmet eylesin)