GÜZ RÜZGARLARI
- Alper Akpeçe
- 2 gün önce
- 4 dakikada okunur
Üç ay evvel “ kuyuda su bitti pompa su basmıyor “ demiştim. Kuyu yarım doldu. Pompa hava yaparak su basıyor. Ülkenin kuraklığı benim kuyuyu da etkiledi. Kuraklık ne zaman biter... Bilmiyorum.
Eskiler ağustos ayının yarısı kış yarısı yaz derlerdi. Foça’da Ekim ayının yarısı yaz, yarısı güz. Kış gelmiyor gibi. Belki ilerleyen aylarda havalar kışa kaçıyordur, biz görmüyoruz. Kasım ortası eyvallah.
Sabah erken uyanamıyorum. Horozların kalk borusu seslerini duyamıyorum. Serçeler telefon tellerine konup bizim pergolada beni arıyorlar mı ?... Uyanıyorum deniz bir başka deniz, hava başka hava. Rüzgar biraz serin esiyor. Güz gelmiş sanki. Yağmurları, hüzünleri, geçmişi anımsatışlarıyla güz mevsimine merhaba.
Güz diyorum da bazılarımız ısrarla yazdan çıkmak istemiyorlar. Dün bizim hanım denize girdi, uzun uzun yüzdü. Ben, Avni Arbaş’dan miras denizin renklerini seyrettim. Sahiller açık mavi. Açıklara doğru maviler koyulaşıyor. Daha ilerileri mavi, lacivert karışımı. Bana haz veriyor denizin renkleri. Geçmişe götürüyor bazen de hüzünle karışık hatıralar içine dalıyor, bir yerlere gidiyorum.
Bir zamanlar bana “ Hoş geldiniz Mr. Pilot ne arzu edersiniz? Size ne ikram edelim?” derlerdi. Çıktığım gemilerdeki gemi kaptanları.
Sonra ben sormaya başladım “ Hoş geldiniz Mr. Pilot size ne ikram edelim?” işte hayat ve yaşananlar. Böyle bir şey. “ Hayatta sadece değişme vardır. Akıp giden, durmadan değişen bir gelişme. Bu değişmeyi sürdüren de hayatın kendisidir. Öyleyse yaşamak her şeyin üstündedir. Yalnız, hayat her zaman adil olmuyor.”
Ama final bir yerde jübile, yeniden çarmıhlara tırmanarak sonlandı. Marmara Adasında deniz hayatını, denizi noktaladık. İki türlü haz aldım sonuçtan. Önce bir balıkçı barınağını liman yaptık. İkincisi meslektaşlarımıza bir istihdam kapısı açtık. İkisi de benim mutluluklarım. Marmara Adası Saraylar Limanı çınarlı, kubbeli mavi bir liman değildi ama limandı işte. Ben bütün engellemelere rağmen bu limana çıktım.

Kendimizi geniş alanda tanıtamadık. Mesela : Bir gün Bandırma’dan gemi acentası arkadaş aradı. “ Ali Ağabey Belçika’dan bizim limanda tahliye yapan geminin enspektörü (şirket sorumlusu) geldi. Kaptanla beraber sizin limanı görmek istiyorlar. Memurumla beraber yollayacağım, müsait misin?”
Gelsinler dedim ve geldiler. Gemileri tahliyeden sonra bize gelecek mıcır (mermer kırıntısı) yükleyecek.
Enspektör “Bandırma ve Marmara Adası Range of Port (birbirlerine yakın limanlar) Marmara Adası Saraylar Limanı hakkında bilgi bulamadık, onun için Anvers’den geldim. Buradaki Port Facilities (liman olanakları) nelerdir görmek, bilmek istedik” dedi. Önce kılavuz kaptanlardan başladım, römorkörün özelliklerine kadar anlattım. Ayrıca yükleme emniyeti ve sürati hakkında uzun bilgi verdim.
Enspektör şaşırdı ve ilk sorusu “ Pilotage private or government” (Pilot hizmeti devlet mi yoksa özel mi?)
Beni buraya yollayan devletin sonra buradan gitmem için nasıl mücadele ettiğini ve nasıl dayanarak inatla bu teşkilatı kurduğumu bir an hızla düşündüm ve her şey bir tarafa devletimi öne çıkararak “government service” dedim.
Enspektör, Türk devletinin denizciliğe ve liman hizmetlerine ne kadar önem verdiğini özenle anlattı. Böyle bir limana iki uzak yol kaptanı kılavuz kaptan ve tam donanımlı bir römorkör.... devletinize bu hizmetlerden dolayı sizin şahsınızda teşekkür ederim dedi. Dedi de ben bu teşekkürü, beğeniyi kime ileteceğim? Neyse konuşulacak çok şey var ama ..... neyse.
İki gün sonra Bandırma’dan tahliyesini bitiren gemi limanımıza geldi. Enspektör manevrayı görmek için kalmış, gemiyle gelmişti. Neticede yanaştık. Kaptan ve enspektör manevrayı çok emniyetli bulduklarını söylediler ve teşekkür ettiler. Kendilerini Güney Marmara’ya yemeğe davet ettim. Balık mevsimiydi çok mutlu oldular.
İş oturduktan sonra “ Marmara Adası Saraylar Limanı” bütün olanaklarını ve servis imkanlarını “ Denizcilik Müsteşarlığına ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Daire Başkanlığı – Çubuklu’ya” yazdım, yolladım. Kaptanların rehberi “Radio Signals ve Port Guide ayrıca Admiralty yayınlarında” Marmara Adası Saraylar Limanı imkanları ve servis olanakları yayınladı mı ? Bilmiyorum.
Bütün bunları yaşadıktan sonra bir gün ofisimde oturuyorum. Römorkör kaptanı telefon etti. “ Efendim çok önemli bir durum var, gelebilir misiniz”.Marmara Adası Liman Başkanı denet memuru elinde mahkeme ilamıyla gelmiş “ Römorkör mahkeme kararı ile rehin alınmıştır. Römorkörü çalıştıramazsınız” demiş ve mahkeme ilamını bırakmış gitmiş. Gelen yazıyı inceledim. Bizim römorkör firmasının başka bir firmaya borcu varmış, alacaklı firma bizim firmanın römorkörlerine bulundukları limanın dışına çıkamaz diye geçici tedbir koydurmuş. Marmara Adası Mahkemesi hakimi hanım da onaylamış.
İlamı aldım doğru 26 km.mesafede ki mahkemeye gittim. Hakime Hanım’a durumu izah ettim. “ Efendim bizim römorkör liman içinde hizmet veriyor, limanın dışına çıkıp bir tarafa gittiği yok. Bu karar liman dışına çıkıp başka bir yere gidemez diyor. Yani amiyane tabirle kaçmasını engelliyor. Liman içinde çalışmasına bir engel yok.”
Hakim hanım bayağı sıkıldı. “ kaptan ağabey sen ne yaparsan yap. Sen bilirsin” dedi. Liman başkanlığını muhatap bile almadım. Okuduklarını beni engellemek olarak yorumlayan bir görev yeriyle konuşacak bir şeyim olamaz. İyi tarafı çok sıkılmış olan römorkör personelinin yüreklerine su serpildi.
İşte yaşananlar ve yaşadıklarım.
Bütün bu sıkıntıların yanında benimle beraber mücadele eden rahmetli arkadaşım “Ersin Yirmibeşoğlu kaptan ve desteklerini hep yanımda hissettiğim Marin Römorkör A.Ş. yönetim kurulu başkanı rahmetli Faruk Ürkmez ağabeyi saygıyla anıyorum ışıklar içinde uyusunlar”.
Denizcilik mesleği bütün sektörleriyle bir bilimdir. Bu sektörün içinde olan çalışanlar, yöneticiler global sistemin içinde olmaları ve sisteme uymaları ülke denizcilik olgularını geliştirir. Denizcilik aydınlık insanların uğraşıdır. Fırsatçıların, çıkarcıların, mesleği satanların değil. Kendi aydınları olmayan bir meslek oluşumu zavallıdır. Ve ve ve sadece aptal, cahil, kitleleri ezen zalimler, aydın meslek mensuplarının düşmanı olabilir ki gerçekten düşmandırlar.
Bunlar baykuş misali karanlığın tadını çıkarırlar. Baykuşlar ışığı, aydınlığı sevmez, gözleri güneşten incinir. Bu nedenle dünyanın her yerinde baykuşlar ve sırtlanlar ne parlak düşünceyi ne de parlak bilgiyi sever. Bu arada ben bu sektörün içinde çok baykuş, az da olsa sırtlan gördüm. Mücadele ettim ama kaybettim. Çünkü etrafımda aydınlık insan çok azdı.
Ben eski bir denizlerin sokak çocuğu ve mesleğin bağrından kopmuş bir yaprak olarak, kendi yaşadıklarımdan ve az da olsa deneyimlerimden denizcilik mesleğinin aydın denizcilere ne kadar ihtiyacı olduğunu biliyorum. Bu yüzden bütün cesaretimle sizlere şunları söyleyebilirim. Zekanız ayrıcalığınız değildi. Size mesleği ve meslek emekçilerini sömürme hakkı tanımaz. Biraz duyarlı olanlar ki onlar da Mohikanların sonuncuları gibi mesleğe ışık tutmak için varlar. Ve bir mum yakıldığı zaman üstü kapatılmaz. Etrafı aydınlatmak için yükseğe, şamdanın üzerine yerleştirilir.
Ben bir zamanlar bir mum yakmaya çalıştım maalesef söndürüldü, kibarca kovuldum. Umarım ve dilerim ki mum yakanlar çoğalsın ve o mum sönmesin.
Foça’da güz rüzgarları eserken selametler diliyorum.
Eski denizlerin sokak çocuklarından
Yani Kılavuz Kaptan
M. Ali SÖKMEN
Yorumlar